Kalabalık olmak ne güzel
Yazları köy
dışındaki bütün hısım, akraba bizim koca meşenin altında toplanırdı. Sohbetler, şakalaşmalar birbirini kovalardı.
Meşe de meşeydi hani, beş kişi ancak çevirirdi etrafını. Kokulu üzüm asması vardı dibinden süren. Kesilmeseydi, Bektaşağa Camisinin avlusundaki meşe gibi olurdu.
Annem -babamda aynı köyden olunca herkes hısım-akraba. Halalar, enişteler, amcalar, gelinler, damatlar, yeğenler, kuzenler..
Hatıralarımı yazmaktaki bir amacımda bizden sonra gelenlere bu bağı anlatmak. Kim, kimin nesi oluyor? Bektaşağa köyünden çıkmış ama köyü ile olan aidiyet bağını henüz koparmamış wunekoş'ların çocuklarına o günleri bir parça anlatabilmek istedim.
Eniştem bütün iltifatları Afiyet Yengeme yönlendirirdi.
Şimdilerde sülalenin nüfus müdürü ben oldum (!)
Yaşı gelen yeğenlerime evlenmeleri için takılıyorum; "Değirmene 10 çuval mısır- buğday getirene verecem sizi" diyorum. Nasip, kısmet tabi bu işler. Ömürleri olsun.
Meşe de meşeydi hani, beş kişi ancak çevirirdi etrafını. Kokulu üzüm asması vardı dibinden süren. Kesilmeseydi, Bektaşağa Camisinin avlusundaki meşe gibi olurdu.
Annem -babamda aynı köyden olunca herkes hısım-akraba. Halalar, enişteler, amcalar, gelinler, damatlar, yeğenler, kuzenler..
Hatıralarımı yazmaktaki bir amacımda bizden sonra gelenlere bu bağı anlatmak. Kim, kimin nesi oluyor? Bektaşağa köyünden çıkmış ama köyü ile olan aidiyet bağını henüz koparmamış wunekoş'ların çocuklarına o günleri bir parça anlatabilmek istedim.
Niyazi (Yılmaz)
Eniştem, Meliha halamın eşi idi. Eniştem her zaman "Çavuuuuş.." diye beni karşılardı. Seviyordu beni, ben de çıkmazdım evlerinden.
Niyazi Eniştem keyifle yemek yapardı. Köye denk geldiysek, bazen bir bazen iki yıl görmediğimiz bu akrabalarımıza fırında kuzu yapardı. Herkes oturur sohbet ederken, o her şeyle bir bir ilgilenir. “Afiyeeet şejıy teşi? (bıçak nerde). Afiyeeet pjınışh teşi? (kurusoğan nerde)... Afiyet Yengem fırınla evin arasında mekik dokurdu.
Şahin Dedemin evi ailenin en büyüğü olmasından mıı, Afiyet yengemin hamaratlığından mı bilmiyorum ama ziyaret yeriydi. Belkide her ikisi de.
Niyazi Eniştem keyifle yemek yapardı. Köye denk geldiysek, bazen bir bazen iki yıl görmediğimiz bu akrabalarımıza fırında kuzu yapardı. Herkes oturur sohbet ederken, o her şeyle bir bir ilgilenir. “Afiyeeet şejıy teşi? (bıçak nerde). Afiyeeet pjınışh teşi? (kurusoğan nerde)... Afiyet Yengem fırınla evin arasında mekik dokurdu.
Şahin Dedemin evi ailenin en büyüğü olmasından mıı, Afiyet yengemin hamaratlığından mı bilmiyorum ama ziyaret yeriydi. Belkide her ikisi de.
Babam ve Eniştem Niyazi Yılmaz. |
Eniştem, “Aman tanrım, aman tanrım..” diye kendi
kendine konuşurken kızgın fırının önünde kan ter içinde kalmasına rağmen
fırından çıkan kuzuyu yine büyük bir itina ile herkese servis eder, en son
sofraya kendisi otururdu.
“Khetıs Niyazi (otur)”, “Değuded Niyazi (harika)”,”Tha wegepsew Niyazi”(Allah seni yaşatsın)
Eniştem bütün iltifatları Afiyet Yengeme yönlendirirdi.
“Seneye yine yapalım” temennileri ile
biterdi gün.
Mahmut Kahya'nın çocuk sahibi sekiz çocuğundan doğanları hesaplamadım.
Sadece benim dedemden olan 5 amca, bir haladan, 17 kuzenim var. Bir araya gelmemiz ya ölümde ya düğünde. Çoğunlukla da ne yazık ki ölümde.!
Sanırım bu hepimiz için geçerli. Bir araya gelemiyoruz, çocuklarımız birbirlerini tanımıyor.
Sanırım bu hepimiz için geçerli. Bir araya gelemiyoruz, çocuklarımız birbirlerini tanımıyor.
Şimdilerde sülalenin nüfus müdürü ben oldum (!)
Yaşı gelen yeğenlerime evlenmeleri için takılıyorum; "Değirmene 10 çuval mısır- buğday getirene verecem sizi" diyorum. Nasip, kısmet tabi bu işler. Ömürleri olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder